Sürü - 1978

Türk sinemasının bir baş yapıtı...

Yönetmenliğini Zeki Ökten'in yaptığı, senaryosunun ise Yılmaz Güney'in yazdığı 1978 yapımı bu filmin başrollerini, Tarık Akan, Melike Demirağ ve Tuncel Kurtiz üstleniyor.
Doğu'nun töreleri içerisinde geçen bu filmde, bir birine düşman iki ailenin hayatı anlatılıyor. Bu ailelerin çocukları olan Şivan ve Berivan birbirlerini severek evlenmişlerdir. Bu evlilik iki aileye barış getireceği düşünülse de Berivan'ın çocuğu olmaması nedeniyle Şivan'ın babası Hamo, gelini suçlayarak onu uğursuz olarak nitelendirir. Berivan, hamile kalsa bile çocukları bir süre sonra ölmektedir. Bu olaydan sonra hiç konuşmayan Berivan, yaşanılan olumsuzlukların baş sebebi olarak görülür. Oysa Şivan, eşini hala sevmektedir. Onu iyileştirebilmek için doktorlara gider.

Aile, bu sorunlarla uğraşırken her yıl olduğu gibi sürülerini büyük şehre götürmek üzere yola çıkarlar. Şivan, babasının baskısına daha fazla dayanamaz ve bu işten sonra aileden ayrılacağını belirtir. Hamo, bu olaya çok sinirlense de sürü için yardıma ihityacı vardır.
Sürüyü, Ankara'ya götürmek oldukça zordur. Bir yandan rüşvet isteyen tren görevlileri, bir yandan koyunların dayanamayacağı zor yolculuklar, bir yandan da sürü hırsızları...Yine de baya bir kayıpla da olsa aile Ankara'ya varır. Ancak hayat şehirde de çok zordur.
Tarık Akan'ın ilk çıktığı zamanlarda romantik komedi oyuncusu olarak bilinir. Ancak 1970'li yılların sonuna doğru daha "sol" diyebileceğimiz filmlerle de kendini kanıtlamıştır. Akan, bu filmde de eşi için herşeyi göze alan Şivan rolunde başarılıdır. Henüz yeni bir oyuncu olan Melike Demirağ, ise suskun ama "uğursuz" kadın rolunde büyüleyicidir. Ancak baba rolundeki Tuncel Kurtiz, sanırım Türk sinemasındaki en iyi performaslardan birini gerçekleştirmiştir.

Film doğunun eşsiz görselliğini ekrana taşır. Bu kareler gerçekten büyüleyicidir. Ancak bu olağan üstü ortamda kan davaları ve toplumun kadına olan bakışı çok farklıdır. Töreler, artık insanların düzenini sağlamaktan çok toplumu geriye götürmeye başlamıştır. Kadın, ikinci plandadır.
Doğudan batıya bir umut yolculuğu olan bu film, toplumsal sınıflara da değinir. Ankara'da Şivan'la Berivan'ı aşağılayan zengin doktor karakterinde olduğu gibi... Batı umutta olsa sınıf farklılığı insanı ikinci plana atmıştır. Şivan'ın köylüsü bu şehirde bir inşaatın bakıcılığını yapmaktadır. Onun için bu görev herşeyden önce gelir. Özellikle unutulmaz final sahnesi bunu gözler önüne getirir.

Yılmaz Güney, filmin belki de herşeyidir. Senaryosunu hapiste yazdığı bu film, çoğunlukla "Yol" gibi onunla anılır. Bunun nedeni senaryoda aşırı ayrıntıya girip, neredeyse uzaktan filmi yönetmesidir. Güney'in siyasi ideolojisi, bakıcının oğlu ile kendini gösterir. Bu genç çocuk, belki birazda abartılı bir oyunculukla, toplumun geri kalmışlığından ve devrimden söz eder.



Filmin müzikleri Zülfü Livaneli'ne aittir. Ayrıca Ali Özgentürk'te yönetmen yardımcısı olarak görev almıştır. Film uluslararası birçok festivalden ödülle dönmüştür.
ONUR ÇOBAN

2 yorum:

  1. Güzel bir blog. Bu filmde altı çizilecek sahneler de vardı, onlara da değinseydin daha yerinde olurdu sanki?
    İyi çalışmalar dilerim.

    YanıtlaSil
  2. Haklısın, hatta çokta uzun ve detaylı bir çalışma yapılması gereken bir başyapıt "Sürü"...

    YanıtlaSil